Fransa’nın bir liman kentinin denizci mahallesinde gezinirken duyduğu arya söyleyen sesi izleyerek tanımadığı insanların marazi hayatlarına dalan bir gezgin; patronuna kölece bağlılığı yüzünden korkunç bir eyleme sürüklenen karanlık, itici ve yabani bir hizmetçi; 1810 yılında İspanya’daki savaşta yaralanan, düşman bir ülkede amansız bir hayatta kalma mücadelesine girişen bir Fransız albay; 1918 yılının bir yaz gecesi Leman gölünde bulunup kurtarılan, ancak sonra yüreğini kavuran yurt özlemine yenik düşen bir Rus savaş esiri; yaşıtları üniversiteye giderken hâlâ liseye devam eden avare bir gencin öğretmeninin otoritesine isyan ettikten sonra ödediği ağır bedel. Zweig bu öykülerde insanı insanlıktan çıkarıp en uç noktalara sürükleyen deneyimlerin izini sürerken, okuru da ister istemez karakterlerinin ruh çalkantılarının içine çekiyor…
Stefan Zweig (1881-1942): Viyana’da varlıklı bir Yahudi ailenin çocuğu olarak dünyaya gelen Zweig, yaşamı boyunca Avrupa’nın hızlı değişimine tanıklık etti. 1934’te Nazilerin baskısı yüzünden Avusturya’dan ayrıldı. Önce İngiltere’ye, 1940’ta da Brezilya’ya göç etti. Satranç, Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu, Olağanüstü Bir Gece, Bir Kadının Yaşamından Yirmi Dört Saat, Amok Koşucusu gibi unutulmaz novellaları ona büyük bir ün kazandırdı. Novella, öykü, deneme, biyografi ve oyun gibi farklı türlerde çok sayıda yetkin ürün verdi. Psikolojiye ve Freud’un öğretisine duyduğu ilgi onu derin karakter incelemelerine götürdü. Önemli denemeleri arasında Üç Büyük Usta (1920); Kendileriyle Savaşanlar (1925) ve Kendi Hayatının Şiirini Yazanlar (1928) sayılabilir. Sabırsız Yürek (1938) adlı bir psikolojik romanı da mevcuttur. Yazara büyük ün kazandıran bir başka yapıtı İnsanlığın Yıldızının Yükseldiği Anlar’dır (1928). Zweig ayrıca Joseph Fouché, Marie Antoinette ve Mary Stuart’ın nesnellikten çok sezgiye dayanan biyografilerini yazmıştır. Avrupa’nın Hitler’e köle olduğunu görerek umutsuzluğa kapılan Zweig, 1942’de eşiyle birlikte intihar etti.
İçindekiler;